Çocuğum Okula Başladı
Çocuğun okula başlaması hem kendisi hem de ailesi için yaşamındaki önemli aşamalardan biridir. Güven duyduğu aile ortamından ayrılarak tanımadığı pek çok kişi ile bir arada olmak ve kendisinden beklenen sorumlulukları yerine getirmek, çocuğun duygusal gelişimi açısından gerekli ancak bir o kadar da zor bir süreçtir. Aynı zorluk çocuğunu başkalarına emanet etmek zorunda kalan ailesi için de söz konusudur. Bu süreçte ailenin, okula gitmeye, öğretmene ve okul arkadaşlarına dair fikirleri ve tutumları çocuğu etkiler. Bu nedenle olumlu bir bakış açısı ile yaklaşmak ve problem olsa bile bunu çocuğun fark etmeyeceği şekilde ebeveynleri olarak okul ile işbirliği içerisinde çözmek çocuğun okula uyumunu kolaylaştıracaktır.
Günümüzde çoğu çocuk artık okul kavramıyla ilkokul öncesinde tanışmakta ve bir sınıf içerisinde belirli bir zaman aralığında öğretmenin anlattıklarını dinlemek ve bazı etkinlikler yapmak gibi becerileri edinmiş olarak okula başlamaktadır. Çocuğun okulu sevebilmesi, her gün istekle gidebilmesi ve en önemlisi başarılı olabilmesi için ailelerin dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. İlkokul 1. sınıf ve sonrasını ayırd etmek önemlidir. Henüz ilkokula yeni başlamış bir çocuk için, çoğu zaman eğlenceli ve hareketli oyunlar oynamak yerine, durağanlık içinde daha fazla dikkat ve konsantrasyon gerektiren çalışmalar yapmak engellenme ve hayal kırıklığı yaratan zorlayıcı bir durum haline gelebilir.

Çocuğun sınıf içerisinde öğretmenin anlattıklarını takip edebilmesi ve tahtada ve ya defterinde gösterilenleri kopyalayabilmesi için dikkatini toplamayı öğrenmesi gerekir. Başlangıçta zor olsa da konsantarsyon becerisini geliştirmesi için öğretmeni çocuğa destek olucaktır. Çocuğun sınıfta anlatılanları öğrenmesini destekleyen en önemli etkinlik ev öedevleri ile öğrenilenleri tekrar etmektir. İlkokula yeni başlayan bir çocuğun ev ödevlerini kendi başına yapmayı öğrenebilmesi için ebeveynlerinin desteğine ihtiyacı vardır. Ancak bahsedilen destek çocuğa yeni bir şeyler öğretmek değil, sadece zamanı etkin kullanarak, çocuğun okulda öğrenebildiği kadarını birlikte tekrar etmektir. Bu yaş çocuklarının dikkat süresinin en fazla 20-30 dakika olduğu da unutulmamalıdır.
Çoğu anne-baba çocuğu ile ödev yapma sırasında sabırsız davranmakta hatta bazen çocuğunun gösterdiği performansı beğenmediğinden onu beceriksizlikle suçlamakta ve öfkelenmektedir. Ebeveynlerin çocukları ile öğretmen-öğrenci ilişkisi kurması aslında iyi olan anne-baba çocuk ilişkisini bozabilir. Okul ortamında belirli bir düzeyde kaçınılmaz olarak strese maruz kalmış olan çocuk eve geldiğinde de benzer bir stres durumu devam ettiğinden ruh sağlığı açısından giderek risk artar. Çocuğun okula başlaması çoğu aile için heyecan ve mutluluk verici bir durum iken bir anda kabusa dönüşebilir. Okula gitmek istememek, evde ödev yapmak konusunda isteksiz olmak, sınıf arkadaşları ile sözel ve ya fiziksel çatışma yaşamak ve notların giderek düşmesi gibi problemler çocuğun ruh sağlığının giderek bozulduğunun en tipik göstergeleridir. Çocuğun devam ettiği okulda öğretmenden veya sınıf arkadaşlarından kaynaklanan ve baş edilemez bir düzeyde stres yaratan problemlere karşı ebeveynlerin dikkatli olmaları ve çocuğun fark etmeyeceği bir şekilde bu problemleri okul ile iş birliği içerisinde çözmeye çalışmaları gerekmektedir. Ancak ne yazık ki genelde çocuğun yaşadığı stresin kaynağının okul değil anne babanın tutumları olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çocuğun ruh sağlığını korumak adına; ev ödevleri açısından sadece teşvik etmek ancak zorlamamak, becerileri açısından beklentilerimizi yaşına uygun düzeyde tutabilmek, çocuğumuzu aynı yaşta başka çocuklarla karşılaştırmamak, evde huzurlu bir ortam yaratabilmek ve çocuğu sadece okul başarısı ile değil bütün davranışları açısından değerlendirebilmek önemlidir. İlkokul 1. sınıftan başlayarak okul ödevlerini tamamladıktan sonra diğer eğlenceli aktivitelere de zaman kaldığını fark eden çocuk, verimli ders çalışmayı öğrenmiş olucaktır ve eğitim hayatının devamında başarılı olabilecektir……