Diyabetin Psikolojik Yönü
Diyabet bir hastalık değildir. Hastalık bireyin günlük yaşamında üstlenmesi gereken rollerini (anne/baba, koca, eleman, patron v.s.) ve bunlarla ilgili sorumluluklarını yeterli biçimde sürdürmesine engel olan bir durumdur. Hasta olan bireyler ilaç kullanır ve günlük yaşamda üstlenilmesi gereken işleri yapamazlar. Diyabet tanısı almış bireyler ise ilaç kullanmalarına karşın günlük yaşamlarına olduğu gibi devam ederler. Sağlıklı olmak bireyin sağlığını nasıl algıladığı ve hastalığın ne ölçüde yaşamının bir parçası olabildiği ile ilişkilidir. Sağlıklı olmanın hastalıklı biçimleri olabileceği gibi hasta olmanın sağlıklı yolları da vardır. Sağlıklı olmak yaşam biçimi ile yaşam kalitesinin bütünlüğü olarak algılanabilir. Bireyin kendisini sağlıklı hissetmesi hastalığa karşı direncini arttırır, yaşam kalitesini geliştirir ve ömrünü uzatır.
Bir çok insanın yaşamının her hangi bir döneminde kronik bir hastalığa yakalanma olasılığı vardır. Tam bir iyileşme olamayacağını ancak tedavi ile kontrol altında tutulabileceği gerçeği ile yüz yüze gelmek kolay değildir. Diyabet geleceğe yönelik planları ve beklentileri sarsan ve bozan bir tehdit olarak algılanabilir. Diyabet tanısı alan birey tanı konulduktan sonra ne kadar incinebilir olduğunu, yaşamın belirsizliğini ve olaylar üzerinde ne kadar az kontrolümüz olduğunu fark eder.
Diyabet sonrasında bireyin yaşadığı duygusal çalkantılar olabilir ve önceden kullandığı başa çıkma yöntemleri işe yaramayabilir. Diyabet gibi zorlayıcı bir yaşam olayı tanı alan birey ile birlikte ailesini de belirsizlikle karşı karşıya bırakır. Bireyin diyabeti olduğunu öğrenip onun gerektirdiği yaşam stiline alışabilmesi, bir başka deyişle, yeni sağlık durumunu kabullenebilmesi için bir sürece ihtiyacı vardır ve bazı aşamalardan geçer. Bireyin diyabeti ile yaşamayı kabul etmesi noktasına gelene kadar geçirdiği aşamalar sırasıyla:
- şok dönemi
- inkar dönemi
- öfke dönemi
- pazarlık dönemi
- depresyon dönemi
- kabullenme dönemi olarak adlandırılabilir.
Şok döneminde “Bu benim başıma gelmiş olamaz”, “Tetkikler karıştı galiba”, “Doktor yetersiz, yanlış değerlendirdi” gibi düşünceler diyabet tanısını ilk duyduğunda bireyin yaşadığı şok ile aklından geçen düşüncelere birkaç örnek olabilir. Genelde birey tanıyı ilk duyduktan sonra doktorun açıklamalarını takip edemez, anlayamaz. Duygusal yoğunluğu kafasını öyle karışmıştır ki iletişimde zorlanır. Birey diyabet tanısını öğrendikten hemen sonra sanki olayın merkezinde olan kendisi değil de dışarıdan gözlemciymiş gibi hisseder. Uyuşmuş gibidir. Şok döneminde çaresizlik ve utanç duyguları hissedilebilir, uyku, iştah ve sindirim sisteminde bozulmalar olabilir.
İnkar döneminde birey diyabet tanısını değiştiremeyeceğini anladığından vereceği duygusal tepkileri kontrol edebilmek amacıyla kaçınma stratejileri kullanabilir: diyabeti yok sayabilir. Sürekli yeni hekimlere baş vurup, getirilen sınırlamalara uymayıp, ilaçlarını kullanmayabilir. İnkar dönemi beklenmedik bir haber sonrasında bireyin uyum sağlamasına destek olan ve bu sayede ruh sağlığını koruyan bir aşamadır. Ancak ne kadar ve ne şiddette sürdüğü önemlidir. Uzaması halinde sağlık durumu kötüye gitmekte ve kontrol altına alınamamaktadır.
Öfke döneminde diyabetin varlığını kabul etme sonrasında birey nedenini bilmediği bir öfke duygusu yaşamaya başlayabilir. Öfkeli olma diyabet tanısı almak gibi önemli bir yaşam olayı sonrasında beklenen bir duygu durumudur. “Doğruymuş bu kötü durum benim başıma geldi, ama neden?”, “Bunu hak edecek kadar kötü ne yaptım acaba?” “Başkalarının rahat yaşamasına rağmen ben ne çok şeye dikkat etmek zorundayım” gibi düşünceler de bireyin öfkesini besler. Bu dönem bireyin ailesi ve tedavi ekibi açısından da zorlayıcı bir dönemdir çünkü birey öfkesini rast gele çevresindekilere yansıtmaya başlayabilir.
Pazarlık döneminde birey kendince iyi davranışlar sergiler ise ödüllendirileceğini, diyabetin geçeceğini ümit edebilir. “Artık yediklerime çok dikkat edeceğim”, “Daha aktif olacağım, spor yapacağım”, “Sigarayı bırakacağım” gibi yeni kararlar ve davranış değişiklikleri tanı sonrası pazarlık aşamasında gözlemlenebilir.
Depresyon döneminde birey zaman geçtikçe diyabetin halen devam ettiğini fark ettiğinden pek çok şeyden yoksun kaldığını, özgürlüğünün elinden alındığını hisseder ve kayıp duygusu yaşayabilir. “Çok yorgun ve çökkünüm”, “Her şey anlamını yitirdi”, “Hiçbir şey bana keyif vermiyor” , “İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor” cümleleri genellikle depresyon dönemindeki diyabetli bireylerin ifadeleridir. Birey diyabet nedeniyle var olan şeyleri kaybetme korkusuna bağlı bir depresyon ve ya yaklaşan kayıpların verdiği endişe nedeniyle ortaya çıkan bir depresyon yaşıyor olabilir. Depresyon aşaması diyabeti kabullenme sürecinde bireyin yaşaması beklenen bir aşamadır ancak süresi uzar ise tedavi aksayabilir, bireyin sosyal aktiviteleri, iş/okul yaşamı ve aile ilişkileri zarar görebilir.
Kabullenme döneminde “Diyabetle de yaşam devam edebilirmiş, işime/okuluma gidiyorum, arkadaşlarla görüşüyorum”, “Dikkat edince kontrol altına alınabiliyormuş”, “Sanki diyabet öncesini unuttum hep böyleymişim gibi geliyor, alıştım galiba” gibi ifadeler duymaya başlayabiliriz. Eğer diyabetli birey ilk 5 aşamayı fazla uzun sürmeden ve normal şiddeti ile atlatabildi ise kabullenme aşaması başlar. Bu aşamaya gelindiğinde diyabetli birey öfkesini yansıtabilmiş ve kayıpları için yeterince yas tutabilmiştir. Başına gelen bu yaşam olayı ile ilgili olarak öfkesinin dindiğini ve çökkün (depresif) hissetmediğini fark eder. Kabullenmek pes etmek değildir. Kabullenmek diyabet ile kaliteli bir yaşam sürdürülebileceğine dair ümitli olmaktır.
Psikolojik olarak sağlıklı olabilmek için kendini olduğu gibi kabul edebilmek, diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurabilmek, kararlarında ve davranışlarında bağımsız olabilmek ve amaç edinebilmek gereklidir. Diyabet tanısı sonrası birey artık eskisi gibi özgür olamadığını, karar vermekte zorlandığını, amaç edinemediğini ve ya hedeflerine ulaşmak konusunda yeterli enerji ve hevesinin olmadığını fark edebilir. Aile ve arkadaşlık ilişkilerinde istemediği halde olumsuz durumlar yaşıyor olabilir. Diyabeti kabullenme aşamalarından geçerken zorlanabilir. Dolayısıyla diyabet tanısı sonrasında bireyin kabullenme aşamasına gelene kadar hem kendisinin hem de ailesinin psikolojik destek alması ruh sağlığını koruyacaktır.
Klinik Psikolog Nilüfer ERKİN